Sual: Âlimlerin birinin ak dediğine, öteki âlim kara diyor. Kusursuz insan olmaz. Âlimler de, insan olduğuna göre, onların da hatası niçin olmasın? Onların sözleri niye dinde senet oluyor?
CEVAP(Müctehid bir âlim, hata etmez) dense yanlış olmaz; çünkü birinin ak dediğine, ötekinin kara deme yetkisini, onlara dinimiz vermiştir. Burada kastedilen, günümüz yazarları ve profesörleri değil, yetkili âlimler, müctehidlerdir. Âlimin ictihadı hatalı bile olsa senettir. Allahü teâlâ ahirette onun ictihadına göre amel edip etmediğimizi soracaktır. Hanefîlere Hanefî mezhebindeki hükümlere, Şafiîlere de Şafiî mezhebindeki hükümlere uyup uymadığı sorulacaktır. Dinimizde âlimlerin yeri büyüktür. Üç âyet-i kerime meali:
(Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43]
(Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]
(Bunun hükmünü Resule ve ülül-emre [âlimlere] sorsalardı, öğrenirlerdi.) [Nisa 83]
Âyet-i kerimede geçen ülül-emrin âlim demek olduğu tefsirlerde yazılıdır. Peygamber efendimiz de, (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir)buyurdu. (Darimi)
Hadis-i şeriflerde ise buyuruldu ki:
(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) [Tirmizi, İbni Mace, Ebu Davud]
(Ümmetimin âlimleri, beni İsrail’in peygamberleri gibidir.) [İmam-ı Yâfiî, İmam-ı Rabbani, Abdülgani Nablusi, Neşr-ül-mehasin]
(Âlimlere tabi olun! Çünkü onlar, dünya ve ahiretin ışıklarıdır.)[Deylemi]
(Âlimler olmasaydı, insanlar helak olurdu.) [İ. Maverdi]
(Bilmediklerinizi salih [âlim]lerden sorup öğrenin!) [Taberani]
Peki, bu kadar kıymetli olan âlimler hata ederse ne olacak? Dinimiz, onların hatasına uyanların da kurtulacağını bildirmiştir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Âlim, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.)[Buhari]
Sevab olan bir şey için mezhepsizlerin hata demesi çok yanlıştır. Böyle farklı ictihadlar da Allahü teâlânın bir rahmetidir. Nitekim bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimin [âlimlerin] ihtilafı [farklı ictihadları] rahmettir.) [Beyheki, İ. Münavi, İbni Nasr, Deylemi]
İşte bu rahmetten dolayı mezhepler meydana çıkmıştır. (Bu dört hak mezhepten biri doğru diğer üçü yanlıştır) denemez; çünkü bir müctehid, başka müctehidin ictihadının hatalı olduğunu söyleyemez. (Benimki doğru, seninki yanlıştır) diyemez; çünkü Mecelle’de (İctihad, başka ictihadla nakzedilemez yani bozulamaz, geçersiz hale getirilemez) buyuruluyor. (Madde 16)
Mesela Hanefî ve Hanbelî’de gusülde ağzın içini yıkamak farz iken, Malikî ve Şafiî’de farz değildir. Bunun için mezhebin birine doğru, ötekine yanlış denemez. Yanlış da olsa müctehidin ictihadıyla amel eden kurtulur; çünkü müctehide bu yetkiyi dinimiz vermiştir. Farklı ictihadda bulunmak gibi, her müctehidin bir hadisten hüküm çıkarması da farklıdır. Hatta bir müctehidin sahih dediği bir hadis-i şerife, başka bir müctehid sahih değildir diyebilir. O sahih değildir dedi diye, o hadis uydurma olmaz. Sahih değildir diyen âlim, kendisi bu hadise göre amel edemez; ama sahih diyen âlim de, ona tâbi olanlar da, bu hadis-i şerife göre amel eder.
Mezhepsizler ve ona uyan cahiller, bu inceliği bilmedikleri için, (Falanca âlimin kitabında uydurma hadisler vardır) diyebiliyorlar. Mesela (İmam-ı Gazali’nin kitaplarında uydurma hadis çoktur) diyen mezhepsiz az değildir.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Usûl-i hadis ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin mevdu olduğunu ispat edince, bu ilmin bütün âlimlerinin de, mevdu demesi lazım gelmez; çünkü mevdu diyen müctehid, bir hadisin sahih olması için lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur der. Yoksa “Resulullahın sözü değildir” demek istemez. Yani, hadis-i şerif denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmadı demektir. Bu âlime göre hadis olmaması, hakikatte hadis olmadığını göstermez.
Hadis usulü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadistir, mevdu değildir diyebilir. Dört mezhep arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadisler için de böyledir. Böyle şeyler ictihad işi olduğundan, bir müctehidin mevdu demesiyle, gerçekte mevdu olması gerekmez.)
Şu halde, (Falanca âlimin kitaplarında uydurma hadis vardır) demeye yetkimiz olmadığı gibi, yetkili âlimler, müctehidler için (Âlimler de insandır, onların hataları olur) dememiz de asla caiz olmaz
CEVAP(Müctehid bir âlim, hata etmez) dense yanlış olmaz; çünkü birinin ak dediğine, ötekinin kara deme yetkisini, onlara dinimiz vermiştir. Burada kastedilen, günümüz yazarları ve profesörleri değil, yetkili âlimler, müctehidlerdir. Âlimin ictihadı hatalı bile olsa senettir. Allahü teâlâ ahirette onun ictihadına göre amel edip etmediğimizi soracaktır. Hanefîlere Hanefî mezhebindeki hükümlere, Şafiîlere de Şafiî mezhebindeki hükümlere uyup uymadığı sorulacaktır. Dinimizde âlimlerin yeri büyüktür. Üç âyet-i kerime meali:
(Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43]
(Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]
(Bunun hükmünü Resule ve ülül-emre [âlimlere] sorsalardı, öğrenirlerdi.) [Nisa 83]
Âyet-i kerimede geçen ülül-emrin âlim demek olduğu tefsirlerde yazılıdır. Peygamber efendimiz de, (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir)buyurdu. (Darimi)
Hadis-i şeriflerde ise buyuruldu ki:
(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) [Tirmizi, İbni Mace, Ebu Davud]
(Ümmetimin âlimleri, beni İsrail’in peygamberleri gibidir.) [İmam-ı Yâfiî, İmam-ı Rabbani, Abdülgani Nablusi, Neşr-ül-mehasin]
(Âlimlere tabi olun! Çünkü onlar, dünya ve ahiretin ışıklarıdır.)[Deylemi]
(Âlimler olmasaydı, insanlar helak olurdu.) [İ. Maverdi]
(Bilmediklerinizi salih [âlim]lerden sorup öğrenin!) [Taberani]
Peki, bu kadar kıymetli olan âlimler hata ederse ne olacak? Dinimiz, onların hatasına uyanların da kurtulacağını bildirmiştir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Âlim, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.)[Buhari]
Sevab olan bir şey için mezhepsizlerin hata demesi çok yanlıştır. Böyle farklı ictihadlar da Allahü teâlânın bir rahmetidir. Nitekim bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimin [âlimlerin] ihtilafı [farklı ictihadları] rahmettir.) [Beyheki, İ. Münavi, İbni Nasr, Deylemi]
İşte bu rahmetten dolayı mezhepler meydana çıkmıştır. (Bu dört hak mezhepten biri doğru diğer üçü yanlıştır) denemez; çünkü bir müctehid, başka müctehidin ictihadının hatalı olduğunu söyleyemez. (Benimki doğru, seninki yanlıştır) diyemez; çünkü Mecelle’de (İctihad, başka ictihadla nakzedilemez yani bozulamaz, geçersiz hale getirilemez) buyuruluyor. (Madde 16)
Mesela Hanefî ve Hanbelî’de gusülde ağzın içini yıkamak farz iken, Malikî ve Şafiî’de farz değildir. Bunun için mezhebin birine doğru, ötekine yanlış denemez. Yanlış da olsa müctehidin ictihadıyla amel eden kurtulur; çünkü müctehide bu yetkiyi dinimiz vermiştir. Farklı ictihadda bulunmak gibi, her müctehidin bir hadisten hüküm çıkarması da farklıdır. Hatta bir müctehidin sahih dediği bir hadis-i şerife, başka bir müctehid sahih değildir diyebilir. O sahih değildir dedi diye, o hadis uydurma olmaz. Sahih değildir diyen âlim, kendisi bu hadise göre amel edemez; ama sahih diyen âlim de, ona tâbi olanlar da, bu hadis-i şerife göre amel eder.
Mezhepsizler ve ona uyan cahiller, bu inceliği bilmedikleri için, (Falanca âlimin kitabında uydurma hadisler vardır) diyebiliyorlar. Mesela (İmam-ı Gazali’nin kitaplarında uydurma hadis çoktur) diyen mezhepsiz az değildir.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Usûl-i hadis ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin mevdu olduğunu ispat edince, bu ilmin bütün âlimlerinin de, mevdu demesi lazım gelmez; çünkü mevdu diyen müctehid, bir hadisin sahih olması için lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur der. Yoksa “Resulullahın sözü değildir” demek istemez. Yani, hadis-i şerif denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmadı demektir. Bu âlime göre hadis olmaması, hakikatte hadis olmadığını göstermez.
Hadis usulü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadistir, mevdu değildir diyebilir. Dört mezhep arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadisler için de böyledir. Böyle şeyler ictihad işi olduğundan, bir müctehidin mevdu demesiyle, gerçekte mevdu olması gerekmez.)
Şu halde, (Falanca âlimin kitaplarında uydurma hadis vardır) demeye yetkimiz olmadığı gibi, yetkili âlimler, müctehidler için (Âlimler de insandır, onların hataları olur) dememiz de asla caiz olmaz
Yorumlar